17 ŞUBAT 2016, MERASİM SOKAĞI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!

Değerli basın emekçileri saygıdeğer kamuoyu;


Bugün 17 Şubat 2016 tarihinde yaşanan terör saldırısında kaybettiğimiz mesai arkadaşlarımızı anmak için tekrar bir araya geldik. Bu vesileyle 17 Şubat 2016'da hayatını kaybeden mesai arkadaşlarımızı ve 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki depremle güvenli sandıkları yaşam alanlarında hayata gözlerini yuman vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, bedenleri ve ruhları yaralanan tüm mesai arkadaşlarımız ile vatandaşlarımızın aileleri ile paylaştığımız ortak acının geçmediğinin bilinmesini istiyoruz.


Bundan tam 7 yıl önce, Türkiye Kamuoyu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yalnızca üniforma giyen asker kişilerden oluşmadığı, askerlerle aynı işyerlerini, aynı servisleri ve aynı riskleri paylaşan sivil kamu çalışanları olduğu gerçeğini öğrendi.


Bizler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karargâhlarında, fabrikalarında, tersanelerinde, kışla ve karakollarında çalışan, asker olmasak da askeri hükümlere, risklere ve yıpranmaya tabii olan ancak asker olmadığımız için; statüsünden, söz hakkından, maddi-manevi tüm imkânlarından, hatta sosyal tesislerinde bir bardak çay içmekten bile mahrum bırakılan/ men edilen devlet memurlarıyız.


17 Şubat 2016’da tam da bu noktada, aslında yıllardır birer ikişer şehit olurken, dilekçeler ve davalarla anlatamadığımız ortak riskin ve beraber yıpranmanın ne demek olduğunu, yaşanabilecek en acı şekilde, tüm ülkenin gözleri önünde yaşayarak anlattık.


Bizler, hain terör saldırısında ağır yaralandık, hayatlarımızı kaybettik, evlatlarımız onarılamaz zararlar gördü. Sosyal ve ekonomik yönden eşit sayılmasak da o servis araçlarında yaralanırken ve ölürken askerlerle eşittik.


Ancak hala bu gerçekle yüzleşemeyen devlet büyüklerimiz, asker yöneticilerimiz var. O elim günden elimize kalanlar vah vahlar, sonuçlandırılmamış çalışmalar ve tutulmayan sözlerdir.


Ne acıdır ki bu yaşadığımız deprem felaketi döneminde bile kurumsal ayrıştırma devam etmektedir. İki gün önce İskenderun'da bulunan evini kaybettiği için Mersin Orduevine eşi ve 3 çocuğu ile sığınan sivil memur arkadaşımız hak sahibi olmadığı gerekçesiyle orduevinden çıkartılmıştır. Bu insafsızlığa neden olan Mersin Orduevi Müdürünü kınıyoruz.


Tutulmayan sözlerin, bitmeyen çalışmaların en somut örneği ise bizler gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinde memur olarak çalışan annesinin, kreş çıkışı aynı serviste evine götürmeye çalışırken ışığını kaybeden Buse ŞENSES kızımızdır. O gün 4,5 yaşında olan Buse, bürokratik engellemeler nedeniyle hâlâ gazi statüsüne kavuşamamıştır.


Bizler zor koşullarda, psikolojik baskı altında, liyakat sahibi ancak statüsüz, ekonomik olarak öldürmese de süründüren bir gelir düzeyiyle, kurum içinde dışlanarak, yıpranarak ve dahi ölerek hizmet veren Askeri İşyerlerinde Görevli Kamu Çalışanlarıyız.


Hala Varız.


Buradayız.


Artık Sesimizi Duyun!


ASİM-SEN

Merkez Yürütme Kurulu

Sosyal Medyada Paylaş